Kehanet ve falcılık, İslâmiyet’in mücadele ettiği hurafelerdendir. Kehanet, gaybden haber verme işidir. Bu işi yapana yani gaybden haber verene de kâhin denir.
İnsan, tarihin her devrinde ve her toplumda geleceğe ait olayları önceden öğrenmek istemiştir. Kehânet ve falcılık, insanın bu arzusuna bir cevap olarak ortaya çıkmıştır.
Geleceğin karanlıkları içinde saklanan mukadderatı görmeye insan zekâsının yetmediği zamanlarda, kişiler ve toplumlar için takdir edilmiş olan olayları öğrenmek maksadıyla böyle aslı olmayan vasıtalara başvurulmuştur. Bugün bile ilim ve teknolojinin ileri bir seviyede bulunduğu toplumlarda kehanete inananlar ve bunu sanat haline getirenler bulunmaktadır.
Nitekim çeşitli toplumlarda her yıl başında yeni yılın neler getireceği konusunda türlü türlü efsanelerin yayınlandığı görülmektedir.
GAYBI-GELECEĞİ KİM BİLİR?
Gaybı yalnız Allah bilir, insanlar gaybı bilemezler. Bu husus hem Kur’an-ı Kerim’de ve hem de Peygamberimizin sünnetinde ifade buyrulmuştur. Bu konudaki âyet-i kerimelerden bazıları şunlardır: Gaybın anahtarları O’nun katındadır. Onları, O’ndan başkası bilmez. \ De ki, Göklerde ve yerde Allah’tan başka gaybı kimse bilmez.
Mekke müşrikleri zaman zaman Peygamberimizden gayb ile ilgili hususlarda bilgi istiyorlardı. Allah Teâlâ onları bu konuda uyarmasını peygamberine emretmiştir. (Ey Muhammed) De ki: Ben size Allah’ın hazineleri benim yanımdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım.
KEHANET NEDİR?
Kehanet ve falcılık bir nevi gaybden ve gelecekten haber vermektir ki, bu âyet-i kerime ve hadi-s-i şeriflere göre mümkün değildir. Böyle olunca bunu sanat haline getiren kimseler, yani kâhinler ve falcılar, insanları aldatmakta ve bu yolla çıkar sağlamaktadırlar.
KAHİNE VE KEHANETE İNANAN MÜSLÜMAN NE OLUR?
Bir kimse gelecekten haber almak ve ilerde karşılaşacağı olayları öğrenmek için kâhine, falcıya ve arrafa giderse durumu ne olur? Bunu da Peygamberimizden öğrenelim. Şöyle buyuruyor: Kim kâhin’e veya arrafa (yitiğin veya çalınan malın yerini haber verdiğine inanılan kimseye) gider ve onun söylediğine inanırsa, o kimse, Muhammed (s.a.s.)’e indirileni inkar etmiş olur.
Peygamberimiz, inanan insanın böyle kâhin ve falcılara gitmesini hoş görmüyor, çünkü kâhin veya falcı ilerde bu kimsenin başına gelecek kötü olaylardan söz ederse -ki bunu bilmesi mümkün değildir-ve fal baktıran da buna inanırsa morali bozulur, huzuru kaçar ve rahatsız olur. Böyle falına baktırıp ilerde kötü olaylarla karşılaşacağı kendisine söylenilen kimselerden pek çoğu bunalıma girmiştir.